''Ben Arabeskçi Değilim''

Kapanmış konulardan yararlanabilmeniz için arşiv bölümüne taşınmaktadır.
Post Reply
User avatar
VirtuE
Kıdemli Üye
Posts: 590
Joined: 17 Jul 2006, 14:51
Location: Trabzon-Ankara
Contact:

''Ben Arabeskçi Değilim''

Post by VirtuE » 18 Oct 2006, 14:49

Ben arabeskçı değılım



Ses sanatçısı, besteci ve sinema oyuncusu Orhan Gencebay’ın nam–ı diğer “Orhan Abi”nin Türk müziğindeki yeri tartışılmaz.


--------------------------------------------------------------------------------

Altı yaşında Türk sanat müziği çalışmaya başlamış, önce mandolinle sonra kemanla tanışmış. Yedi yaşında bağlamaya geçmiş. Sekiz yaşında ‘Aşık Veysel’i hissetmiş’, on yaşında beste yapmış, on üç yaşında da tambur çalmış. Çocukluğu kemani Haydar Tatlıyay, udi Yorgo Bocanos, Kadri Şençalar, Şerif Muhittin Targan, İzzet Ökte ve Ercüment Batanay’ı dinleyerek, hissederek ve çaldıklarını bağlamaya aktararak geçmiş. Neşet Ertaş gibi bir halk müziği duayeniyle aynı havayı teneffüs etmiş.

Profesyonel anlamda ise 30 yıldır müzik yapıyor. Hemen her yıla bir albüm sığdırmış. Bu kasetlerin şu ana kadarki resmi satışları yetmiş milyon olarak ifade ediliyor. Korsanlarla birlikte bu rakamlar 150 milyonu buluyormuş. 400’ü bizzat kendi okuduğu 1000’e yakın bestesi bulunan Gencebay ile ilgili yirmiye yakın yüksek lisans ve on beşin üzerinde doktora tezi yapılmış. Ama Orhan Gencebay’ın yaptıkları hâlâ bir yere oturtulamadı... Gencebay’ın yaptığı her yeni albüm, tartışmaları bitirmek yerine daha da alevlendiriyor.

Bu tartışmaları ilk kaynaktan öğrenmek amacıyla kapısını çaldık. Ancak sanat yaşamının ilk 15 yılına damgasını vuran ve en sevilen parçalarından oluşacak olan “Gencebay Klasikleri” adlı albümü için yaklaşık altı aydır Arı Stüdyosu’na kapanan Orhan Gencebay ile görüşmek kolay olmadı.

—Orhan Gencebay, sosyal bir vaka oldu. Müzik gündemi ister istemez sizden etkilenir duruma geldi. Sizin toplumu etkileyen gizli güçleriniz neler?

Ben bir müzik adamıyım. Müzikte daha iyi olmak adına çalışmalar yapıyorum. Bizim müziğimiz halk müziği ve sanat müziği olarak ikiye ayrılır. Bir de yabancı kültürlerin etkisiyle oluşan misyon müziği var. Türk müziğinde kalıpların tutucu olduğunu, yeniden ele alınması gerektiğini gördüm. Bunu yapmak için de var olan yapıyı bilmek ve daha iyi ufuklara götürebilecek yetenek lazım. Tüm bunların kendimde olduğunu düşünerek, araştırmalar yaptım. Araştırmalarımı kendi insanımızın, kültürümüzün içerisinde yaptım. Bu konuda çeşitli yorumlar yapıldı; kırdan kente göç eden insan hikayesi gibi. Ben bunları kendi adıma kabul etmiyorum ve yaptığım çalışmalarla bu anlayışı bağdaştırmıyorum.

Bizi ikinci plana itmek istiyorlar

—Müziğinizin kültür seviyesi düşük, alım gücü zayıf insanlar tarafından dinlendiği yıllarca yazıldı, çizildi. Siz de bunların çoğuna cevap verdiniz. Ancak ben şunu öğrenmek istiyorum. Bu kesime ait insanların sizi dinlemesinden rahatsız mı oluyorsunuz?

Kesinlikle rahatsız olmuyorum. Benim için insan, önce kendi insanım önemli. Dinlemek isteyen herkes benim yaptığım albümlerde kendine göre bir şeyler bulur. A albümünü kendine yakın bulmaz da, C albümünü çok sever. Çünkü ben çok çeşitli çalışıyorum. Beni dinleyen insanlar genelde gariban, yani ekonomik gücü zayıf insanlar. Müziğe başladığım zaman Türkiye’nin yüzde altmışı tarım kesiminde yaşıyordu. Daha sonra şehirlere göç başladı. Halkımızın yüzde 90’ı bu söylediklerimin içine dahil edilebilir. Yüzde 10’lardan daha az bir kesim ise maddi imkanları iyi diyebileceğimiz bir grubu teşkil ediyor. İnsanımızın sevmiş olduğu her çalışma bizim güncelimiz anlamına gelir. Ağırlık merkezimiz bu kitle olduğundan yaptığımızı bunlar benimsiyor. Maddi durumu iyi olan insanlar da bizi benimser ama; onlar azınlıkta kaldığı için belli olmaz. Bazıları gariban edebiyatı, gariban müziği gibi kasıtlı yorumlar yapmak istiyor. Bir önemli nokta da şu; bazı çevreler bizi ikinci planda görmek istiyorlar.

Kavramlar iyi anlaşılmıyor

—Bu sorun nereden kaynaklanıyor?

Batılılaşma ile çağdaşlaşma kavramlarının anlaşılmamasından. Batılılaşma yerine çağdaşlaşma kavramını ele alabilsek bu sorunlar biter. Bana göre modernleşmek herhangi bir kültürün kopyası olmak değil kendimizi geliştirmektir. Bir kültürü benimsemiş olana bir şey demiyorum. Ama kendi kültürünü aşağılayan ve yabancı kültürü baş tacı eden kişiye karşı çıkarım. İşte bizi küçümseyenlerin gerçek niyetlerini burada aramak gerekiyor.

—Batılılaşma - çağdaşlaşma kavramlarının birbirine karıştırılmasından mı bahsediyorsunuz.?

Evet, anlaşılmadığını söylüyorum. Doğrusu çağdaşlaşmak olmalı. Çağdaşlaşmak kimsenin tekelinde olmadığı için buraya herkes katkıda bulunabilir. Ama Batılılaşmaya müzikle ilgili olarak baktığımızda şu anki Batı musikisinin yapısı polofonik müzik ile birleşmiş, kaliteli bir müzik. Ben buna saygı duyuyorum ve hep kullanıyorum. Ama bu sistem kilisede gelişmiştir. Avrupalıların kendi kültürlerini en iyi biçimde idrak edecek bir sistemdir. Bu sistemi kendi müziğimize uyarlarsak yama gibi olur. Gayem doğanın vermiş olduğu o zenginliği muhafaza etmeye çalışarak, çağdaş kültürlere katkıda bulunmaktır. Yani illa kopya almak yerine kendi doğrultumuzda o güzellikten yararlanarak, kimliğimize de saygı duyarak daha ileriye gitmektir. Ancak böyle modernleşmiş oluruz.



Aksiyon
Abdullah Kılıç - Sayı: 171 - 14.03.1998
Orhan Gencebay

Yiyiniz, içiniz fakat israf etmeyiniz. (A’raf Suresi:31)
Bir mum diğer bir mumu tutuşturmakla, ışığından bir şey kaybetmez. (Mevlana)

Post Reply