ÖLÜM ÜSTÜNE...

Moderator: Yöneticiler

Post Reply
baytunca
Kıdemli Üye
Posts: 520
Joined: 29 Jun 2006, 10:40
Location: ist.

ÖLÜM ÜSTÜNE...

Post by baytunca » 17 Aug 2007, 10:51

Ölüm,
içimize düşen,
en acı çığlık,
kendi duyduğun,
en asıl mekan,
en yalnızlık yeri,
ve boğulan,
can evinin,
o çok sevdiği,
nikahlısıyla,
ruhu ile boşanmasıdır...

yaşanmış zamanlar,
senden bilgedir,
onlarda kalır,
yaşadığın mutluluk,
yaşayamadığın,
özlemlerin,
kendi adına değildir,
ne korkaklığın,
ne cesurluğun,
hakimsiz bir mahkemenin,
boş salonlarında,
kend kendilerini,
yargılarlar onlar,
sonuç artık seni,
hiç ırgalamaz,
bir üzgünlüğünü,
hücrelerinin karanlığında,
taşırsın gittiğin yere,
kimseler görmez,
masum yüzlerini asla...

ve yılların,
durağı yoktur,
transit gider,
bindiğin tren,
ya numarasız kompartıman,
ya pulman,
ya kalabalık,
ya yalnızlıktır,
kendinle bölüştüğün,
mekanın özürüne,
meyvenin tadına ,
umudun çıplaklığına,
umutsuzluğun,
samur kürküne,
itirazın uktendir hep,
ve asla diyemezsin,
biletimi yanlış kesmişler,
ben bu otabüsle gitmem,
ben bunu beğenmedim,
ineceğim,
ve diyemezsin,
gideceğim adrese,
ulaşamam bununla,
yaşam seni alır gider,
istediği rotaya,
yaşam bir adressizliktir,
bir anıların sokakları,
sana aittir,
sen zaten yoktun,
o sokaklar mülkün değildi,
ve senin gibi suskundur,
ama koskoca kalabalıkta,
bilirsin herkes de,
senin gibi koca evrenin içinde,
hehangi bir galakside,
bir yıldız,
bir dünyadır ya da,
haritasız bir alem içinde,
bir başına birer dünya...

yaşamak neredeydi,
hani kaysılar hangi zaman,
açardı çiçek,
güller hangi renkteydi,
var mıydı dağlarda duman,
suyun sesi,
yoksulluğun ölüm acısı,
badem çiçeklerinin beyazlığı,
yağan karın soğukluğu,
üşümüzlüğün,
hasret ayazlarında,
ağustos güneşinden çok,
zemherilerde,
kara sevdadan yanmışlığın,
oldumu ki,
işte ölüm düşmüş içine,
kendini sultan sanır,
can evinin sarayında,
ne bir bekçi,
ne milis güç,
ne tapusunun,
taşının, toprağının,
sana ait olan belgesi var,
belgesizlik her gördüğün,
tek belge ölüm,
gelip içine düşmüş,
tek gerçek,
yerine konmak,
ve ölüm içine bir düşmüş ki,
için dışını göremez,
sorsan ne yararı var ki kendine,
içim, dışım var mıydı benim diye,
yanıt verecek kendin yoksun ki...

yaşadığını,
zaman yazdı elleriyle,
geceleri karaya boyadı,
gündüzleri beyaza,
renkleri o koydu ortaya,
sen seçtin,
ya yakıştırdın yüzüne,
ya bulaştırdın yüzüne gözüne,
karanlığı da,
aydınlığın da,
varlığını kendi gözlerinle gördün,
beğenilerine giydirdin,
ya şık oldu,
ya paspal,
sana yakışmadı ki diye,
günahı suçlayamazsın,
yakıştı derlerse eğer,
sevabın rengini payşatıkların,
söyleyecektir,
düşüncenin kalemini tükettin,
daha yazacakların vardı oysa ki,
dilinin üzerine kezzap döktün,
kendi ellerinle,
söylemek istediklerin,
inadının acı cenderesinde sıkıştı,
tatmak istediklerin,
hakkına, hedefine ulaşamadan,
sıçradı ayrıldı kanından,
senden değiller artık,
bilerek azat ettin onları zamansızca,
oysa bir anı defterin vardı,
adı hayat,
şimdi dolu sayfalarını sorsalar,
kimlerle,
ve ne zamandı yazdın,
dolmuş bütün sayfalarını,
gözlerin hangi zamanlarda süzdü,
sana ait olan değil biliyorsun,
o anı defteri artık,
tükenmişliğin rafına kaldırmışsın,
elemişsin ununu,
asmışsın eleğini,
eleğin hışıra diyeceği kalmamış,
işte hiç bir şey sana ait değil artık,
çırılçıplak geldin,
çırılçıplak dönüyorsun,
kefenine kendi naaşının kokusu,
ölüm olmuş sinmiş,
sen o kokuyu bile duyamazsın,
zaten toprağın üstüne hiç bastın mı,
ve altında olduğunun farkındamısın acaba ...

17.08.2007 Taşkışla/Taksim
Bayram Tunca 1956, Elazığ
yokluğun ölümün diğer adıdır

Post Reply