YARALI...

Moderator: Yöneticiler

Post Reply
baytunca
Kıdemli Üye
Posts: 520
Joined: 29 Jun 2006, 10:40
Location: ist.

YARALI...

Post by baytunca » 20 May 2008, 09:50

Ay düşünceliydi dün gece,
denizin yüzünde uyuyordu,
son halin aklıma geldi,
nesli tükenen,
bir son yakamoz gibi,
ay girerken bulutlara,
dalgaların sesi kalmıştı kumsalda,
kayalıklar ortasında boş bir dünya,
ve denizin sessizliğini tamamlayan,
sanki evren dümdüz bir karanlık olmuştu,
kaybolmuştu deniz,
oysa gözlerim açıktı,
düşündüm ki o an olsa gerek diye,
sen başını önüne eğimiştin,
şehrin bütün ışıkları sönmüştü,
içimde bir dağ başında kalan,
bir garip yolcuydu aşkım,
körün su bardağını araması gibi,
masadaki her şeyi yerlere düşürüp,
suyu içememesi gibi bir varamayış,
senin o son halini hatırladım,
dışarıda kar yağıyorken,
dudakların büzülmüştü,
üşümüştün ama,
dudakların üşümekten büzülmemişti,
suskunluğundu,
ağlamamak içindi,
damarlarındaki kana kar yağıyordu o sıra,
içinde zemheri vardı...

bir kosterin projektörü çaktı,
denize şimşek düşer gibi,
suları yardı ışık,
gümişi bir kılıcın darbesiyle,
rengi bellisiz bir kan akar gibi,
dalgalara düşen ışığın,
yaraya düşen neşter benzeri,
bir narkozsuz operasyon,
söndü ışık,
denizin yarılan sularında,
bir can veriş,
ve bu küskünlüğün olmalı dedim,
barışmasız bir veda,
içime gömüldün,
tuzlu sularla kabir oldun içimde,
sessiz, en dibinde gönlümün...

iskelede demirli vapur,
ağıt yakan birinin başını sallayışında,
gözyaşlarının içinde çırpınır gibi,
halatların gıcırtısında son türkümüz ezilmiş,
bir iniltiyle notalar sulara gömülür,
detone en canılıcı yeri türkünün,
tutmuş yakamdan,
ellerin uzandı denizden,
yakamdan aldı bütün sesleri,
daldığın an olmalı o an işte,
ayrılık denizi ne çok derin demek,
yüreğimdeki denizin nasıl dibi yoksa...

seni söyledim o an,
ayın bir yanı karamıştı,
kül yağıyordu denize,
iyot kokularını bastırıyordu yanık kokusu,
kerem feryat ediyordu içimde o an,
aslını alıp gittiğin andı o an,
kızıyorum işte bu anı yaşattığın için bana,
söyle haksızmıyım,
tek başına yanan kerem olur mu...

kalbim çarpar, bir vuruşu eksik,
soluğum daralır,
damarlarımın çoğunun önüne bent çekilmiş,
telaşlı bir gönül son hızla,
uçurumun üstüne kollarını germiş,
gittiğin o an işte o an,
bir nefesin zarif sesi ile,
bir kosterin projöktörü gibi,
zamanının hesabı yapılamaz bir son...

ak mantolara sardım senden sonralarımı,
unuttum baharları,
ne yakama bir kırmızı gül isterim,
ne ayağıma yeni bir papuç,
karnım tıkabasa doymuşken yokluğundan,
ben senin açlığını anlayamam,
anlatamam ki bunca hücreme...

ay düşünce denize, düşünür,
yıldızlar tersine dönüyor,
hani kutup yıldızı parlaktı,
bir ateş yanıyor yerinde,
gönlüm seni alıp gitmiş içimden,
ben mecnuna devretmişim aşkı,
gökyüzünde aslınla yanıyorum,
bu son halim işte,
yangınların bir sonu vardır ya hani,
yıldızlarda yanar, tükenirler,
karanlıkta külleri zaten görünmez,
küller konuşamaz ki canımcan,
beraber ölümümüzdür bu diye,
ellerini verseydin de,
gökyüzüne yazsaydık,
biz asla ölümden gayri ayrılmadık diye...

bir tren kalkıyor denizin yüzünde,
kaç vagon yokluğunu götürüyor,
dalgalar kadar sonsuz sayıda,
beni yalnız yüklemiş,
sen rıhtımda el sallıyorsun,
ufuğun çizgisinde dalıyorum,
dalıyorum bitmez bir derinliğe...
seni hatırlyorum,
deniz dalgası gülüşlüm,
saçlarında bulutlar asılan sıcak sevdiceğim,
gözlerinde güneşi hep sakladın,
zemherilere bıraktın beni,
hasretin güneşin yangın gülleri oldu içimde,
kanım bile yaralı...

20.05.2008 Taşikışla/Taksim
Bayram Tunca 1956, Elazığ
yokluğun ölümün diğer adıdır

Post Reply