VUSLAT GELİNCİKLERİ...

Moderator: Yöneticiler

Post Reply
baytunca
Kıdemli Üye
Posts: 520
Joined: 29 Jun 2006, 10:40
Location: ist.

VUSLAT GELİNCİKLERİ...

Post by baytunca » 04 Dec 2008, 14:49

Saksılarda süs kaktüsleri
pencerenin önünde
güneşi içerler
hanımın avuçlarında
tadı bin kat şekeri yerler
ağır ağır büyürler
ve güneş gülümserken
çocuklar dokunmaya korkarken
dikenlerinde
şirin bir sızı akar
ah bahçedeki beyaz gelincik
her rüzgarın nefesiyle soluklanırsın
gelinliğini giymiş
bir köylü kızı gibi
kırmızını beklersin
büyük kentlere
kendinden önce
göç tutmuş duyguların
kırmızı gelincik
damatlığına sarınmış
kaktüsün dikenlerinden akar
asi fırat
sonra munzura karışır
ayrılık bulanıklıkları büsbütün
dağların ardında daha nicesi
sabır baba ile
toprak ananın icazetini beklerler
koparılıp ocağından
sevda ocaklarına düşmeye
sonra dünyanın tüm ırmaklarına
gönül suyu olup karışmaya
can atarlarken
karışır her gözün
görme yetisinin en odak yerine
düşen ayrılık gölgesiyle
gece karanlığının
o kör noktasında
karışır ummana aşk
güneşi tutar kolundan
yüreğin düzlüğüne koyar
ne aşar güneş
ne solar ışığı
ne tükenir ateşi
sevişirken gelincikler
yaşamın yatağında
döllenir
bir dokunuşla
tenin her yerinde
ateşten çocuklara
anne baba olmak için
sevda sevda çoğalmak için...

evlendiniz, mutluluklar
yastığınız kalemim
yorganınız satırlarım
döşeğiniz şiirlerim olsun
varın dört duvar arası
zifaf odanıza
kızınız olursa gülümcan
oğlunuz olursa,
oğulcan koyun adını
türkülerim
ev eşyalarınız olsun
duygularımı pişirin
hayallerimle
tatlandırın
umutsuzluklarımı yakın
ümitlerimi serpin tuz diye
kıvamında olsun
bacanızdan keremin tütüşü
hayal meyal bir salınımla
bulutlara taşısın aslımı
bacanızda tütmek kolay iş değil
vuslatı nice kerem olup bekledim ben
ateşim size kalsa ne kaybederim
sevgilerimle gelincikler
gözlerinizden öperim
dudaklarıma bulaşmış
gül kurusu bir adın
en renkli tarafından
ve yanınızdan
hasretlerin geçemez bir kalkanı olarak
ve en ıslak
ve ve en ılık
bir muratsızlılarla suskun
bütün makamlarını bilen aşkın
bütün türkülerin söylendiği
aşktan ağızla
ılık ılık
ben ateşlerinden kalmışım aşkın
bütün yangınlarını toplamışım
sevdalıların
size ılık bahar sabahları dilerim
yazlarınız duygularınızı kızartsın
kışlarınız zemherisiz
hazanlarınız bana kalsın
gelincik çocuklar...

o demettir
o ak bir gelincik
tufanlarına düşmüş
nuhtan beri bekleyen gönümün
mecnunun
leyla diye seslediği
bütün sahraların
kumlarını iksirlediği
bir aş nefesi ile
artık leylayı aramadığı
bir nokta olduğu yerdir mecnunun
vahası
adım başı leyla
ve her iki kum tanesi
birer leyla ile mecnun
ben fakir babasıyım
bütün ayrılıkların
ellerinizi verin
sizede bir toy düğün kurayım
mühürünü vurayım
kavuşmazlıkların yüzüne
vuslat kalemi ile
ismail perinin imzasından
hızır ile ilyas sofrasından
aşkın bütün nimetlerini
doldurayım gönlünüze
eliniz verin
sıranız geldi çocuklar
benim gönlüm
sevenlere kendini
sıra ardı eder hep
bana vuslatı yasakladı
bir kızıl gelincik
ben leylanın kölesince
bir gönül hizmetkarıyım
mecnunun dağlanmış gözlerini
yüreğimde sağaltırım
kendime sıra bırakmam
hakkım değil mutluluk
benim kırmızı gelinciğim
kainatın en ötesinde
bir küçücük ömür ona varmaya yetmez nasılsa
siz mutlu olun çocukları
mutsuzluğumun
vuslata ermeye yola çıkan çocukları
ben yorgunum
ve daha çok mutluluğun
kapısını bekleyeceğim
ömrüm vefa eyledikçe...

04.12.2008 Taşkışla/Taksim
Bayram Tunca 1956, Elazığ
yokluğun ölümün diğer adıdır

Post Reply