RÜZGARIN KEMANI...

Moderator: Yöneticiler

Post Reply
baytunca
Kıdemli Üye
Posts: 520
Joined: 29 Jun 2006, 10:40
Location: ist.

RÜZGARIN KEMANI...

Post by baytunca » 27 Mar 2009, 15:12

Rüzgarın kemanının sesinde sesin,
damlaların yorgun yüzünde nefesin,
yatağının kuş tüyünde sıcaklığı bedenin,
sıcaklığın sa, sen içindesin,
uzanmış bir düşü tutar saçların,
gözlerin kim bilir ne güzeldir şimdi,
baygınlık ayılır belki,
belki de baygınlık ölüme dek uyur,
uykular hayrandır sırasını beklemeden,
gözlerinin derinlerine gömülmeye,
gece bile zamanı uçurur gözlerinin renginden olayım diye,
göz kapaklarının altında kendilerini bulmaya,
uyumak umutlara sarılır,
gündüzlerin bile hayalidir,
keşkesizliklerle sarılmış hayallerle dolu dolu,
hep gözlerinle olmaya adaydır,
ölüm kadar tutulmazlığı tutmaktan yana bir şey,
aşkı tutabilir misin
yüreğinin ellerindeyken,
bir çocuğun oyuncağına dokunmak kadar,
göz koymak kadar,
bir yüreğin olmuş bir yüreği,
olduğu yerden ayırmaya yeltenmektir,
şimdi duyguların, biliyorum,
yalnızlığımı omuzlamış giderken,
yarınların yollarından geçeceğim,
bu günlerin sensizliklerinin sokaklarının,
çıkmazlarından uzaklaşarak,
şehirlerini dümdüz edecğim,
yokluğunun olduğu bütün topraklarda
güneşin yüzünü haram edeceğim sensiz her ana,
ben ben olalı, zamanı hep sen kurdum saatlerde,
sen uyandım, sen uyandım,
sen geç kaldım ümitlere,
sen erken vardım yasaklandığım arzuların karına,
zararlarımı hep sen tarttılar kantarlar,
cirosunu sen çıkarttılar geçen her yılımın,
günden güne sensizlikle zaafiyetlere düştüm
yıldan yıla sen yaşlandım,
sen çizgileri oldun yüzümün,
sen kalkmayan karı oldun,
beklentilerimin bütün dağlarında,
şimdi saçlarımın beyazlarındasın,
seni sevdiğim,
çok sevdiğimi,
sokakta kuşlar, ağaçlar bile biliyor artık,
başımın farklılığı bu işte,
seni taşıyor olduğundandır,
iki kat yukarıda geziyor başım,
her kalabalığın içinde,
her yalnızlığımda,
bir ben yere gömüldüğüm halde,
seni hep tepede tutmaya uğraşıyorum,
hatta söz vermişim kendime,
topukların başımı yere çakana kadar sürdüreceğim,
seni seveceğim...

hayır, gözlerini kırpmak yok,
zaman tavanda bütün renkleri sıvıyorken göz bebeklerine,
vururken özlem kapılarına kalbinin elleri,
düşlerimden ektim bir tohum, al kızıl bir gönül gülü,
ırmaklar kadar çağıltılı,
şelalaler kadar kendini sevdiği toprağın bağrına adamış,
yollar kadar maksatlara açılmış,
uzun zamanların kavuşmakla iki ucunun vuslat düğümü ile,
ben seni koskocaman alemin,
şu senden başlayan noktası ile bütünleyerek sevmişim işte,
ayrıntılarını kucağında göreceksin,
ellerim ve kalemim,
dudaklarındaki her sözü sinesine çeke çeke,
bir sevda evreni gibi genişlemektedir,
sonunda senlerin çevrelediği sınırda yüreğim büzülüp,
bir büyük patlamayla,
yüreğine öyle düşecek ki,
önce sevda sorguya çekilecek iki cihanda,
gönüllerin tahtında gözler,
sevdaların çıkmazlarında önce,
aslı ve keremin küllerinden
ve leylanın göz yaşlarıyla,
mecnunun kirpiğinden düşen,
çiğden azap damlaları ile yazılacak,
yaşanamamışlıkların günahları,
ben bundan geri aşkın adını sevap koydum,
katılır mısın fikri felsefeme,
katıl, sanki bizim felsefemiz dersek,
kime ne değil mi, kime ne...

27.03.2009 Taşkışla/Taksim
Bayram Tunca 1956, Elazığ
yokluğun ölümün diğer adıdır

Post Reply