GÜLCİHAN ÇEŞMESİ...

Moderator: Yöneticiler

Post Reply
baytunca
Kıdemli Üye
Posts: 520
Joined: 29 Jun 2006, 10:40
Location: ist.

GÜLCİHAN ÇEŞMESİ...

Post by baytunca » 29 Jun 2006, 14:06

çoğu akşamlar,
tükenen ümitlerimin,
çilingir sofrasında,
gözlerini kadeh yaparım,
eski dostum hasretinle,
zom olana dek içerim,
sarhoşluk denmez benimkine,
bir yüreğiimin çarpıntısı kalırca,
yarı ölmüş gibi,
sarhoş olurum...

bir dostla sözleşmiştim,
çok bekledim,
hayalin eşlik edecek anlaşılan,
derken,
meleşmeler,
ve çıngırak sesleriyle,
kikirik çoban geldi,
yanıbaşıma durdu,
selamlaştık,
hatır sordu,
buyur ettim oturdu,
kavalı kuşağının arasında,
akşam günü vurdukça parlar,
kara koyun yününden de,
kepeneği var,
diline bir türkü düşürür hep,
güler yüzlü,
limon sarısı benizli,
sararmış dişli,
bir garip oğlan,
kopuzu sırtında,
başladı söylemeye,
yanık mı yanık,
"oyyy, oyyy,
vatan kadar özlediğim,
özlemimsin, hasretimsin,
güzel gözlüm, gülcihanım,
ey gülcihan, gülcihan,
sana hayran bu garip can,
sana kıyanlar utansın,
cehennem ateşine yansın,
kimler aldı benden seni,
kimle sarar bilmem seni,
ey gülcihan, gülcihan,
neye yarar sensiz cihan"
kopuzu bıraktı toprağa,
eğildi,
fısıldar gibi,
içme be yav dedi,
içersen de,
bak çeşme başı var,
suyunun şırıltısı mezen olur,
nerededir ki bu çeşme,
aha, yokuşun hemen başında,
köpeğimin seğirttiği yerde akar,
bak "garip" susamış, suya koşar,
hadi gel gidelim,
azığım var,
bölüşelim,
ben kir kokarım,
süt kokar kepeneğim,
mayış kokar ya ayakkablarım,
bakma,
yüreğim altın tas gibidir,
mezeni azığıma katalım,
ben kımız içerdim memleketimde,
ha di bre yau, gel gidelim,
aslan sütünden bir tadayım,
sohbetini dinleyelim,
derdimizi diyelim...

vardık çeşmenin başına,
ak toprakla sıvanmış,
yanıbaşında erik ağacı,
salkım salkım meyvesi,
işte ekşidir meyvesi ya,
dost elinden toplanırsa,
tatlı olur diye diye,
erik topladı kırgız uşağı,
çeşmenin serin suyunda yıkarken,
akşam güneşi de usuldan aştı...

kepeneğini serdi oturdu,
dedi ki,
hele doldur da içelim,
mezemiz bol,
aha, hıyar, peynir, leblebi,
aha da ekşi erik lavaş ekmeği,
ve ekledi,
be kardaş,
sen de mi hayalindeki ne içersin,
içinde ki o her şeyin olana mı yani,
başımı salladım evet gibisinden,
anladım, dedi,
seni duyar da,
duymaz mıdır,
dokunmak istersin de,
koymaz mıdır,
elin ister,
gönlün arzular da,
kaderin koymaz mıdır,
peki senin rüyan mıdır,
uykunda gerçeğin,
uyanınca yalan olan mı,
içinde bir hazinedir de,
yad almış ta,
yeri boşta kalan mı...
kırgız uşağıile derdi derde,
sohbeti sohbete kattık,
çeşmenin oluğu,
çınar kabuğundan,
üzeri ceviz yaprağından kaplıydı,
hadi dedi hoş geldin,
ey kara sevdam,
ey akşamın güneşi gibi,
her akşam hasreti,
içime batan,
a gülcihan,
kim ki bu gülcihan,
aha bak,
ama dur, göremezsin dedi,
gidip eşeğinin heybesinden,
lüks fenerini getirdi,
yaktı,
aha, aha kardaş, şimdi bak bir,
çeşmenin sıvasına yazılı dedi,
ben yazdım,
ben bu suyu çıkardım,
bak aktığı yer yemyeşil,
aynı içim gibi,
onun olduğu yerler içimde,
ova gibi,
onsuz yanım kaskatı kayalara benzer,
zinhar...

iki kademe güldü dudakları,
gözleri lüksün ışığında,
çok acıklı parladı,
ve o an,
derinen bir of çekip,
toparlandı,
vaktidir,
ben sürüyü kaldırayım,
e, bi de hadi sen anlat,
bilirim aynı öyküdür,
ya az eksik, ya az fazla,
dedi ki,
demek benim ki gülcihan,
senin ki de gülümcan ha,
vurdu kopuzun tellerine,
karanlığı kapladı türkümüz,
ve dedi ki,
senin sevdan anladım ki,
üstüne temmuz güneşi düşmüş,
asvalt misali,
vıcık vıcık kara sevda kokar,
bulaşmış bütün zerrelerine,
sevda bulaşmış ikimizin de her yerine,
gönüllerimiz bundandır,
en ıssız zindandan da ıssız,
en derin kuyudan da derin ve kör,
onca da loş ve karanlık...

yani bizdeki tutkuyu,
mecnun görse şaşırır,
bize gökten hasret yağar,
içimizde devinen hasrettir,
çaresizliğimiz,
ümidimiz le ip üstünde,
cambaz olmuş,
tutunmaya çalışır,
bizim gönlümüz,
sevdiğimizin saçlarından da,
sevdiğimizin başına bağlıdır,
kavuşmamız,
çöl üstünde asılı,
yağmur bulutuna benzer,
yağmayı düşler,
asla yağamaz...

hadi eyvallah, sağlıcakla kal,
kardaşım,
karındaşım,
gülcihan çeşmesi sana emanet,
oyy, oyyy, sabret gönül sabret...

"oyyy, oyyy,
vatan kadar özlediğim,
özlemimsin, hasretimsin,
güzel gözlüm, gülcihanım,
ey gülcihan, gülcihan,
sana hayran bu garip can,
sana kıyanlar utansın,
cehennem ateşine yansın,
kimler aldı benden seni,
kimle sarar bilmem seni,
ey gülcihan, gülcihan,
neye yarar sensiz cihan" ...

uzaklaştı ağır ağır,
kopuzunun sesi,
çıngırak seslerine,
kendi sesi "gülcihan çeşmesi" nin,
ince sesine karışarak...

24.04.2006 Taşkışla/Taksim
Bayram Tunca 1956, Elazığ
yokluğun ölümün diğer adıdır

Post Reply