YANIK YANIK...

Moderator: Yöneticiler

Locked
baytunca
Kıdemli Üye
Posts: 520
Joined: 29 Jun 2006, 10:40
Location: ist.

YANIK YANIK...

Post by baytunca » 29 Jun 2006, 14:19

Bir mektup gönderdim sevdiceğime,
Satırda söz yanık, bende öz yanık...
Bari bir ucundan yaksam dedim de,
Kalem dedi, kâğıt benden az yanık...

Gözlerini çizdim bu yüreğe ben,
Pulu gözyaşım, zarf, gönül yaramdan,
Parmak izlerime, parmaklarından,
Akacak özlemim, tenden az yanık...

Mektup yola çıktı bugün, katarla,
Kim tartar ki hasretin, hangi kantarla,
Sevdan çok büyüttüm, yok ile, varla,
Canda gurur yorgun, serde naz yanık...

29.06.2006 Taşkışla/Taksim
Bayram Tunca 1956, Elazığ
yokluğun ölümün diğer adıdır

User avatar
sabır taşı
Kıdemli Üye
Posts: 1179
Joined: 26 Jan 2005, 18:32
Contact:

Post by sabır taşı » 30 Jun 2006, 18:38

aklıma müslüm gürsesin yorumladığı içli bir şarkı geldi:kağıdın üstünde köz gönder bana...

yüreğinize sağlık...

User avatar
HASAN
Kıdemli Üye
Posts: 444
Joined: 13 Dec 2005, 11:45
Location: ANKARA 06

Post by HASAN » 30 Jun 2006, 21:02

Yüreğin herşeyi ifade ediyor.Sağolasın
Onu Anlamak Sanattır

User avatar
yasakresim
Kıdemli Üye
Posts: 889
Joined: 17 Jan 2005, 17:25
Location: İzmir-Tekirdağ
Contact:

Post by yasakresim » 03 Jul 2006, 19:31

Sayın Bayram Tunca,

İnternetten araştırdığım kadarıyla, uzun zamandır şiir yazan, çeşitli sitelerde şiirleri bulunan, aynı zamanda bir de şiir kitabına sahip olan bir şairsiniz.

Şiir bir "duygu", "anlam", "müzik" ve "dil" işidir; siz de bilirsiniz.

Vezinli-kafiyeli şiirde ise işin içine bir de "şekil" unsuru giriyor.

Şiirde şekil önemli midir, değil midir tartışmasına girmek niyetinde değilim. Fakat, madem ki bir "ölçülü-uyaklı şiir" örneği paylaştınız bizimle, bunu şekil yönünden tetkik etme iznini de okurlarınıza verirsiniz...

6+5 ölçüsünde işlenmiş bir şiir.
Buna rağmen, sondan üçüncü mısrada 12 hece bulunmakta.
(Kim tartar ki hasretin, hangi kantarla,) "ki" kelimesini her halde atmanız gerekiyor mısrayı kurtarmak için.

1. ve 3. mısralar arasında kafiye sorunu var.
(Bir mektup gönderdim sevdiceğime,
/
Bari bir ucundan yaksam dedim de, )

Şiirde yarım kafiye kullanımında iki yola başvurulabilir:
- Bir adet sessiz harf
- İki adet sesli harf (meselâ tabii kelimesi)

Tek başına bir sesli harf ise kafiye sayılmaz.

Bir kafiye sorunu da 6. ve 7. mısralarda bulunmakta.
(Pulu gözyaşım, zarf, gönül yaramdan,
Parmak izlerime, parmaklarından, )

Kafiye, kelime köklerindeki ve gövdelerindeki ses uyumu demektir.
Kökün ve gövdenin dışındaki çekim eklerinde bulunan ses uyumu kafiye kabul edilmez.
Yaramdan: yara(kök)-m(iyelik eki)-dan(ismin hal eki)
Parmaklarından : parmak(kök)-lar(çoğul eki)-ın(iyelik eki)-dan(ismin hal eki)
Görüldüğü gibi kelime köklerinde (yara, parmak) herhangi bir kafiye bulunmamakta.

Şiirinizi yeniden şöyle bir elden geçirmenizde fayda var... Gönlünüze sağlık.
::::::
Image
"Türk ulusunun, yürümekte olduğu ilerleme ve uygarlık yolunda, elinde ve kafasında tuttuğu meşale, pozitif bilimdir."
Atatürk, 1933

baytunca
Kıdemli Üye
Posts: 520
Joined: 29 Jun 2006, 10:40
Location: ist.

Sayın Yasakresim'e ,

Post by baytunca » 04 Jul 2006, 10:05

Sayın yasakresim,

Öncelikle eleştirilerinizden dolayı size teşekkür ederim... Profilinize baktım öğrenci olduğunuzu yazmışsınız (sanırım üniversitelisiniz)... tabiiki bilimsel açıdan değerlendirildiğinde kuşkusuz haklı yanlarınız vardır... yazar veya şair de yazdığının arkasında elbette ki durmalı, eleştirilere açık olup, öncelikle de bilimselliğe önem vermelidir... bütün sorumluluk kendisinindir elbette... dostum ancak ben bu şiiri yazıp bitirdiğimde, (yani ilk başta) de dediğiniz şeyleri zaten düşündüm, uyguladım ama, mısralar arsında anlamsal (bağlantı ve tamamlama) bütünlük o haliyle maalesef bozuluyor... birde kafiye (uyak) konusunun tanım ve anlamında ise size katılmıyorum... merak ettim acaba siz bu iddianızı hangi bilimsel kaynağa dayandırmaktasınız ?

NOT : internet'ten hakkımda yaptığınız araştırmanız konusunda ise çok önemli bir yanlışı da yeri gelmişken düzeltmek istiyorum...

1 adet Kitabı olan (Kitabının adı Duygu Harmanı) Bayram Tunca (Manisa) lı,

Oysa ben ise Elazığ doğumluyum ve henüz basılmış bir kitabım da yok... yani mesele isim ve soyisim benzerliğinden başka bir şey değil... bu nedenle de sitelerde karışıklıklar olmasın diye şiirlerimin altına adımı soyadımı, doğum yerimi ve tarihini hep yazarım... bir de genelde şiirleri çoğunlukla yazdığım mekanı... yani sonuçta Yazıldığı yer : Taşkışla/Taksim Yazan kişi olarak kendimi ise Bayram Tunca 1956, Elazığ diye özellikle de belirtirirm bu konuda bilginiz olsun...

Müzikle olan ilginizden dolayı da sizi kutluyorum, güzel bir ilgi alanı... neden derseniz ben de amatör olarak müzikle ilgiliyim (60 dolayında THM (Türkü, U. Hava, Özgün Müzik, T.S.M. bestelerim var... enstrumanlardan yaylılarda (keman), mızraplılarda (bağlama, ud), nefeslilerde ise (klarnet, mey) gibi çalgıları çalarım... ayrıca da bağlama yapımcısıyım...
yokluğun ölümün diğer adıdır

User avatar
yasakresim
Kıdemli Üye
Posts: 889
Joined: 17 Jan 2005, 17:25
Location: İzmir-Tekirdağ
Contact:

Post by yasakresim » 04 Jul 2006, 13:17

Çok özür dilerim. İsim soyisim benzerliği gerçekten beni yanıltmış. Bu derece bir benzerlik olabileceği aklıma gelmemişti. Doğum yeri konusuna dikkat etseydim karıştırmayacaktım her halde. Tekrar özür dilerim.

Kafiye konusuna gelince.
Ben iki nokta arz etmiştim.

Birincisi, tek bir sesli harfin kafiye sayılmadığı.
İkincisi, kelime kök ve gövdelerinde bulunmayan ses uyumunun kafiye olmadığı. Ki, çekim eklerindeki ses uyumu kafiye değil, rediftir.

Bu iki noktanın bilimsel dayanağına gelince. Bildiğiniz gibi, Türk şiirinde 12.yy'dan itibaren aruz vezni yayılmaya başlıyor. Bundan önce ise salt hece vezni Türk halk şiirinde hakim. Aruz'un girmesiyle birlikte divan edebiyatı dönemi başlıyor. Fakat, divan edebiyatı saray erkanına hasken, hece vezni halk tabakasında varlığını sürdürmeye devam ediyor. Fakat, özellikle 18. ve 19.yy'larda halk şiiri ve dolayısıyla hece vezni büyük oranda geri planda kalıyor, aruzun yaygınlığı had safhaya çıkıyor. 20.yy'da, cumhuriyet devriyle birlikte Türk şiirinin özüne dönme çabaları başlıyor. Bu dönemde beş hececiler dediğimiz Türk şairleri, hece vezninin ve kafiyenin esaslarını ortaya koyan çalışmalar yapmışlardır. Bir anlamda, vezinli ve kafiyeli şiirin rönesansı diyebiliriz. Bu şairler, bir yandan şiir yazarken, bir yandan da ölçünün ve kafiyenin ne olduğuna dair birçok makaleler yazmışlar ve bunlar dönemin köklü edebiyat dergilerinde (Varlık vs.) yayınlanmıştır. Çok daha sonraları, beş hececilerin ortaya koyduğu kaideler, ansiklopedilerden tutun , ilköğretim kitaplarına kadar girmiştir.

Tek bir sesli harfin kafiye sayılmaması, hece otoritesi büyük şairlerin üzerinde hemfikir oldukları bir kaidedir. İstisna olarak, aruzdan kalma bir alışkalıkla, iki sesli harfin tek bir sessiz harf değerinde sayılması sebebiyle, çift sesli harf uyumu da yarım kafiye sayılır fakat bunu uygulayan çok azdır. Genel kabul gören esas tek bir sessiz harfin yarım kafiye oluşudur.

Bu konuda, elimin altındaki edebiyat dergileri ve kitaplardan şu an buraya referans veremesem de, internetteki edebiyat sitelerindeki açıklamaları örnek verebilirim. Sitelerdeki yarım kafiye konularına bakınız:

http://www.turkcebilgi.com/Yar%C4%B1m%20kafiye
http://www.egze.com/edeb/dokum/skafiye
http://sahinkacar.net/halk_edebiyati_ders_notlari.htm
http://www.edebyahu.com/modules.php?nam ... age&pid=66
http://tr.wikipedia.org/wiki/Uyak

Benzeri kaynaklar çok daha fazla artırılabilir... Bunların hepsinde yarım kafiyenin tek bir sessiz benzeşmesi olması gerektiği vurgulanmaktadır.

Burada dikkat edilmesi gereken husus, beş hececilerden itibaren bu işin bilimsel olarak ele alınıp kaidelerinin belirlenmesidir. Yoksa, yarım kafiye niyetine tek ses benzerliğinin kullanılması eski dönem geleneksel Türk halk şiirinde rastlanabilen bir durumdu. Fakat genel kanı bunun bir hata, kolaycılık ve özensizlik oluşu yönündedir.

Kelime kök ve gövdelerinde bulunmayan ses uyumunun kafiye olmaması hususuna gelince. Bu konuyu anlamak için redif bilgisi gerekir. Yine beş hececilerden itibaren redifler kafiye sayılmamıştır.

Redif, kelime kökü ve gövdesi dışındaki ses benzerliği demektir. Çekim eki kullanılarak yapılırlar. Redifin kafiye olmadığı bütün edebiyat otoritelerince kabul edilmiş bir kaidedir. Redif, aslen kafiyeden sonra tekrarlanan ses benzerliği anlamına gelir.

Örneğin:

Ala sadağımı sundum özüme
Hezaran kalkanım aldım dizime
Köroğlu der kan göründü gözüme
Gelsin döğüşelim Bolu Beyleri

öz(kök)-üm(iyelik eki)-e(ismin hal eki)
diz(kök)-im(iyelik eki)-e(ismin hal eki)
z(kök)-üm(iyelik eki)-e(ismin hal eki)

Koyu yazılan harfler kafiye, altı çizili harfler rediftir. Yaptığımız çözümleme, kelime kökündeki uyumun kafiye, çekim eklerindeki uyumun ise redif olduğunu gösteren bir örnektir.

Kaynak vermek gerekirse:

http://www.egze.com/edeb/dokum/sredif
http://tdk.gov.tr/TDKSOZLUK/SOZBUL.ASP?kelime=redif
http://tr.wikipedia.org/wiki/Uyak
http://www.edebiyatalemi.com/kafiye.htm
http://www.egitimplatformu.net/sagmenu/ ... /redif.htm

Kaynaklar artırılabilir. Tabii internet dışında, edebiyat kitaplarında da bu kaideler hakkında bilgi bulunabilir.
Kelime kök ve gövdelerinde bulunmayan ses uyumunun kafiye olmaması konusunu anlamak için kök, gövde, yapım eki, çekim eki gibi temel konuların kavranması öncelikli şarttır.

Saygılarımla.
::::::
Image
"Türk ulusunun, yürümekte olduğu ilerleme ve uygarlık yolunda, elinde ve kafasında tuttuğu meşale, pozitif bilimdir."
Atatürk, 1933

baytunca
Kıdemli Üye
Posts: 520
Joined: 29 Jun 2006, 10:40
Location: ist.

Post by baytunca » 04 Jul 2006, 14:43

Teşekkürler dostum (pardon hocam) yoo, bak alınmak yok ha, sanırım zil çaldı... Şimdi bana gereksiz yere "Nazariyat ül el mükemmel, emme, tatbikatül el rezaletül rüsva"...
"ve emme galat u meşhur, lügat-u evsadan evla..." ey dost, dedirtme bana...
Bak dostum seni bilmem ama ben "Türk Dili" denilen 300 sayfalık kitabı üniversitedeyken değil kitabın ilk sayfasını okumak, üst kapağını bile açmadan (yemin ederim) iki dönemde de girdiğim sınavlarda şu notları almıştım 100-97-94
haa bak sen şiiri gördüğün gibi oku, takıldığın yerlerde yine oku, birde düşündüğün gibi oku, anlamını çoğullaştır, tekilleştir, hitap edilen, eden gibi düşün... birde yazılmış olduğu gibi oku, çok yanlı anlam ilişkilendir bakalım birde... nazari bilgiler her zaman pratiği mutlak destekliyor demek bir yanılgıdır... atom parçalanamz kabul edilmedi mi, ne oldu, paramparça edildi... hatta atomdan güçlü nötron bombası, proton bombası yapılmadı mı... gazali'yi, şinasi'yi, farabi'yi, fuzuli'yi bunun şunun dediği şekilde, yazdığı biçimde anlayabilirim dersen eğer, çoook geriye gitsen bile bunları deneme yanılma yoluyla ve anlattığım, daha doğrusu önerdiğim şekilde anlaman sana zaman kazandıracağı gibi, gereksizlikleri de atlaman gereğine inanıp, anlayacaksın... kaldı ki şu da acı ama bir gerçek, Meşrutiyetten , Cumhuriyet Türkiyesi'ne gelinen yolda kitaplarda kalamayan, doğruluğu hep tartışılan çok şey var... fa ü la tün fa ü la tün fa i lün, me fa i lün fa i la tün fa i lün... bitti, şimdi moda gençlerin anlayışı ve dili mesala "kal geldi", ne demek ? , mesala "kıl oldum" , ne demek, "kankam tam öküzsün haa" , bak bu sonuncu çok önemliydi mecazet var da anlayan 100 de 0, 5 anca çıkar... yoo üzülme, yolun başı daha, bir de şu var "yara sızlar, yara sızlar, kim der ki; yarasızlar" hadi çöz bakalım faülatün mefaülün ile... haa Yunus yada Pirsultan,, hatta Karac'oğlan falan desen anlarım da, ben bunu anlamam arkadaş, işime gelmediğinden değil, doğru olmadığına kani olduğumdan... haydi sağlıcakla kal... dostça, yüreğin dolu, düşüncelerin doğru olanı seçebilecek kudrette olsun derim sevgili dostum... edebiyat, ne edebiyatı, hangi edebiyat kalmış ki eleştirelim, şimdi mantığın edebiyatı önde kardeş, aklın nasıl algıladıysa, objektif olan değil de, subjektif olan ileride... bak kardeş, "davincinin bile şifresi" varmış, gençler çözdüler, helal olsun... davincinin aklı, sanatı zaten birer şifre, bu zamanın yazarım diye geçinen, göklere çıkarılıp, günümüz gençliğinin eline janjanlı kapaklarla "dijital kale" adıyla roman -hem de bilimsel nitelikli- diye cayır cayır sömürülüp sonra da yahu ben bi şey anlamadım diyen, kanka be polisiye roman gibi bee, diyen bir nesil, bir yazar-çizer geçinen tabaka, diyor ki "polisiye roman gibi", yahu aslanım gibisi fazla ki fazla, polisiye roman işte... yahu bırak bunları, aklının gösterdiği doğrular yeğ olsun, bunları yazanlarda da senin benim gibi bir tek beyin yok muydu... neyse hadi sevgilerimi sunarım...
yokluğun ölümün diğer adıdır

User avatar
yasakresim
Kıdemli Üye
Posts: 889
Joined: 17 Jan 2005, 17:25
Location: İzmir-Tekirdağ
Contact:

Post by yasakresim » 04 Jul 2006, 16:35

Sanatçı herşeyden evvel eleştiriye açık olmalı. Eleştiri hoşunuza gitmediyse bile bu hoşnutsuzluğu daha uygun bir dilde ifade edebilirdiniz.

Yalnızca şeklî bir değerlendirme yapmıştım, gayet normaldir.
Anlam yönünden olumlu veya olumsuz bir değer yargısında bulunmamaya özen gösterdim.
İşin o boyutunu bilâhare değerlendirmek ayrı bir konudur.

Günümüzün moda gençliğinden, "kal geldi" jargonundan, Da Vinci şifresinden, polisiye romanlardan dem vuruşunuz ile benim şurada kafiyeden bahsetmem arasında ne derece ilgi var? İçinizde biriktirdiklerinizi dışa vurmanın, gidişata isyan bayrağı açmanın yeri miydi burası? Konuyu bu kadar çatallaştırmanızın gereği yok. Siz bana bilimsel dayanak sordunuz ben de yazdım, bu kadar basit. Madem ki sınavlarda süper derecede başarılı birisiniz, bildiğiniz bir mevzuda tecahülü ârife yatmanıza da gerek yoktu, ben de parmaklarımı bu kadar yormazdım.

Bir insan, eğer birşey yapıyorsa tam kaidesine göre yapmalıdır. Fakat, benim kaidem kaidesizliktir diyorsanız, yalnız serbest şiire devam etmenizdir yerinde olan, madem ki kaidesizlikle rahat edeceksiniz.

Yok, eğer kafiyeli şiir yazmaya kalkışıyorsanız bunun da kaideleri vardır. Satranç tahtasında bilardo oynayamazsınız. Vezinli-kafiyeli bir şiirde aralarda kabak gibi sırıtan bozuk kullanımlar cidden rahatsız edici. Hele ki günümüzde bu özensizlik iyice had safhaya ulaştı. Şiirin unsurları var, evet. İlk mesajımda söylemiştim: (Şiir bir "duygu", "anlam", "müzik" ve "dil" işidir; siz de bilirsiniz.) diye. Ama siz "şekil" unsurunu da kullanmaya yeltenip de yanlış kullanırsanız, örme bir duvardaki gedikler gibi kendini belli eder bu yanlışlıklar. Bir unsuru bozacağınıza o unsuru hiç kullanmamanız "şiir" için daha hayırlıdır!
::::::
Image
"Türk ulusunun, yürümekte olduğu ilerleme ve uygarlık yolunda, elinde ve kafasında tuttuğu meşale, pozitif bilimdir."
Atatürk, 1933

baytunca
Kıdemli Üye
Posts: 520
Joined: 29 Jun 2006, 10:40
Location: ist.

Post by baytunca » 04 Jul 2006, 17:45

Sanatçının eleştiriye açık olma durumunu size severek ifade ettim sanırım ama anlamamışsanız, veya anlamak istememişseniz... bundan sonrası için problemim değil... size yığınla kuralsızlıkları kaidelerine kıyılmış gerçek dışı şeyleri yazdığım halde ve geçmişten günümüze çok şeyin değiştiğini kuralların dışına çıkılmış olduğunu edebi alanda şiirden tutun, romandan, güncel konuşmalardan da örneklerle anlatmaya birbirleri ile nasıl ilintili olduklarını, biri olmadan diğerinin olamayacağını anlattığımı, hem de çok şeyin bozulduğunu, bu bozulmanın bir kanser çıbanı gibi her yana sıçradığını kabalık etmeden (çünkü kabalık uygar insana yakışmaz) ortadaki gerçeklerden bahsedip anlamanıza sunarken, kalkıp ta yakışıksız kelamlar eden siz oldunuz bence... yukarıdaki zil çaldı gibisinden, hocam gibisinden sözlerime alındıysanız bilgiliyim diyebilen birine yapılan bir espri olduğunuda anlamanız gerekirdi... gördüğüm kadarıyla getirdiğiniz bir somt örnek olmadığı gibi bozuk plak gibi aynı yeri işleyip duruyorsunuz... kaldı ki, siz bu günün gençliğinin yaptığı dil hatalarını normal görüp içinize sindirmişseniz (sizde gençsiniz) ki bu da bir gerçek, sizin bu konularda benimle ya da başkalarıyla konuşacak ve kendini birşeyler biliyorum diye kabul eettirebileceğinizi sanıyorsanız burada yanılıyorsunuz... ve tartışacak kadar olgun bir bilgi ve birikimi sahibi değilsiniz... bakın yine alındınız... işte nesilin en büyük eksiği dar bilgilerle yaklaşımınız... bilgi için önerdiğiniz sitelerin hangisinde tatmin edici kapsamlı, dayanakları olan somut ne gibi bilgiler var koy ortaya da görelim... haa birader bu bir münakaşa değildir bunu unutma yine de eleştiri yapacak kadar her insanın yapamayacağı bir cesaretiniz var... bu da bir olumluluktur... aklındaki doğrularla, öğrendiklerini karşılaştır, analizini yap, aklın alıyor mantığına uyuyorsa, başkasıyla tartışmaya zaten gerek görmezsin... önemli olan bunu anlaman... hadi sağlıcakla kal... sevgilerimi sunarım... her şeye rağmen sen benim bir biraderimsin...
yokluğun ölümün diğer adıdır

User avatar
yasakresim
Kıdemli Üye
Posts: 889
Joined: 17 Jan 2005, 17:25
Location: İzmir-Tekirdağ
Contact:

Post by yasakresim » 04 Jul 2006, 18:12

Daha önce bahsettiğiniz olumsuz gidişata dair bir yorumda bulunmamışsam, bu o gidişatı tasvip ettiğim anlamına gelmez. Bahsettiğiniz konu, bizim bahsettiğimiz şu basit "şekil" olayının çerçevesini fersah fersah aşan ve hiç yeri olmaksızın konuyu dağıtan genel bir konu. Onları gerekirse başka bir başlıkta konuşuruz... Burada gereği yok. Aslında, açıkçası bence verdiğiniz bu bölük pörçük konferansların da kafiyeyle uzaktan yakından herhangi bir alâkası falan yok. Sadede gelelim. Şiiriniz şekil yönünden hatalı. Bu kadar basit.

Saygısızlığa varan kinayeli ifadelerinize rağmen hiç alınmadım. Hiç işim değil... Alınsam bir önceki mesajımda o ifadelerinize değinir ve daha farklı cevap verirdim.

Alıngan tarafın hangimizin olduğu bence gayet ortada. Kaldıramayacağınız yükün (eleştirinin) altına girmeyin.

Selâmetle...
::::::
Image
"Türk ulusunun, yürümekte olduğu ilerleme ve uygarlık yolunda, elinde ve kafasında tuttuğu meşale, pozitif bilimdir."
Atatürk, 1933

User avatar
bir_zaman_aglayip
Kıdemli Üye
Posts: 142
Joined: 19 Jan 2005, 12:32
Location: Manisa
Contact:

Post by bir_zaman_aglayip » 05 Jul 2006, 01:43

Bir konuyu bu kadar uzatmanın ne anlamı varki...
Madem şiir yazıyorsunuz, eleştirilere karşı saygılı davranmanız gerekir...
Eleştiri yapıldı ve bu eleştiriyi doğru bulmadınız diye, karşınızdaki kişiye sen bir gençsin ve henüz belli konularda yeterli bilgi birikimine sahip değilsin demeniz çok ama çok yanlış...

İşin özü çok basit...
Kabul ediyoruz, şiiri seviyor, şiirle uğraşıyor ve güzel şiir yazıyorsunuz...
Şiirlerinizde, anlam bütünlüğü, müzikalite, imge hepsi çok güzel...
Yalnız şiirde seçtiğiniz tarz ve bu tarzın gerektirkleri tam olarak örtüşmüyor... Madem ki hece şiiri yazıyorsunuz, kafiyeye, duraklara ve hece sayılarına dikkat etmeniz gerekir...

Zamanında çok çalışkan ve vizelerden 100-97-94 alan bir öğrenci olmanız, şiirde hece yanlışlığı yapmayacağınız anlamına gelmez...

Soner kardeşimizin burada ifade ettiği tek şey bu, duraklar doğru yerde değil ve bir kaç kafiye hatası var...

Şiirinize adam akıllı bir kritik yapılmış, siz daha neyin peşindesiniz...

Her sanatçı ruhlu insan alkışı,takdir edilmeyi ve övülmeyi sever...
Siz ürettiklerinizden ve toplumdan ziyade bunu ön planda tutuyorsanız eğer sözlerimi şu şekilde noktalamak istiyorum....

YÜREĞİNİZE SAĞLIK
KALEMİNİZE SAĞLIK
ŞİİRİN MUHTEŞEM OLMUŞ
KUSURSUZ BİR ŞİİR
İLHAMINIZ BOL OLSUN
OKUDUĞUM EN GÜZEL ŞİİRDİ BU...
SİZ BÜYÜK BİR ŞAİRSİNİZ...
KUTLUYORUM..
BAŞARILAR....
HA BEN SANA YOLLANMIŞIM, HA MUHAMMED MİRACA

baytunca
Kıdemli Üye
Posts: 520
Joined: 29 Jun 2006, 10:40
Location: ist.

Post by baytunca » 10 Jul 2006, 10:53

Sen önce kendi imzanının içindeki (densiz cüretiyle yazdığın) ama çok ağır mecazi anlamı olan (bu da benden sana abi nasihatı olsun önce şu imzanı geri çek, oradan kaldır, sonra konuş... çünkü farkedilirse büyük tepki toplarsın, hatta başını da yok yere büyük belaya sokarsın) önce imzanı oradan kaldır, yada başka imza seç... sonra da benimle tartışma fikrini ayrıca ortaya koyarsın... hem şunu da unutma tartıştığım kişi sen değilsin ki...
yokluğun ölümün diğer adıdır

User avatar
bir_zaman_aglayip
Kıdemli Üye
Posts: 142
Joined: 19 Jan 2005, 12:32
Location: Manisa
Contact:

Post by bir_zaman_aglayip » 10 Jul 2006, 13:40

:D :D :D :D

Feryad-ı İsyanım

Mem nelere gark olmadı zinin ateşi için
Ferhat dağlar delmedimi şirinin düşü için
Kusur ise her saniye her yerde seni anmak
Mecnun azmı yemin etti leylanın başı için

Gözlerinin dokunduğu her mekan memleketim
Bakıverde uzamasın gurbetim esaretim
AHMED ARİF hasretinden prangalar eskitmiş
Beni böyle eskitense prangalı hasretin

Sana yine sana yandım nesimide dün gece
Gözlerınle yüzüleyim bend olayım hallaca
Öyle hüküm buyurmuşlar tanrılar divanında
Ha ben sana yollanmışım ha muhammed mihraca

Cümle cihan güzelleri yüzlerine ben örsün
Gözlerin balyozu oldu içerimdeki örsün
Ruhumdaki fırtınalar merihi usandırdı
Nuh a haber eyleyinde gelsinde tufan görsün




Kaynak Kişi ;Emekçi
Kaynak; MAZLUM ÇİMEN

Derleyen; EMEKÇİ


SİZ ÖNCE ŞU DİZELERİ OKUYUNDA SONRA KONUŞUN...
BURADA BİREYSEL ANLAMDA TARTIŞMAK İSTİYORSANIZ YANLIŞ YER SEÇMİŞSİNİZ DEMEKTİR..
BURASI "GENCEBAYFORUM" HERKES KONU DIŞINA ÇIKMADAN DİLEDİĞİNİ YAZABİLİR...
KALDIRAMIYORSANIZ BİLEMEM..
AYRICA BURASI KÜLTÜR-SANAT-EDEBİYAT-ŞİİR SİTESİ DFEĞİL Kİ..
BURAYA ONLARCA ŞİİRİNİZİ EKLEYEREK NEYİ İMA ETMEYE ÇALIŞIYORSUNUZ
MADEM ARAŞTIRMACI BİR KİŞİLİĞİNİZ VAR BUYRUN BİRAZDA MÜZİKTEN KONUŞALIM
GENCEBAY MÜZİĞİ HAKKINDA DA BİRŞEYLER SÖYLE...
TARTIŞTIĞIN VE HAKARET ETTİĞİN YASAK RESİMLE MÜZİKTEN KONUŞ BİRAZDA..
KUSURA BAKMAYIN AMA SİZE SÖYLEYECEK SÖZ BULAMIYORUM...

İMZAMDAKİ SÖZLERİ YAZAN "OZAN EMEKÇİ" DEN DAHA SOSYAL DAHA KÜLTÜREL BİR YANINIZ YOK VE OLAMAZ DA ZATEN..
O YÜZDEN BU SÖZLERİ VE İMZAMI SORGULAMANIZ BAŞLI BAŞINA BİR YANLIŞ...


ŞİMDİLİK BU KADAR KELAM SİZE YETER SANIRIM
HA BEN SANA YOLLANMIŞIM, HA MUHAMMED MİRACA

baytunca
Kıdemli Üye
Posts: 520
Joined: 29 Jun 2006, 10:40
Location: ist.

Post by baytunca » 10 Jul 2006, 17:57

Başkalarının günahı yada sevabıyla hareket etme... yalnızca Peygamberimizle ilgili (ona da karşıyım yazan her hangi dangalak sa ukalalık etmiş) mirac kelamı, o kutsal kelam yalnızca da ona aittir ve senin tekeline de, kimsenin emrine de giremez... örnek gösterdiğin dangalağın dangalaklığından daha beter dangalaklık yaptığının farkında ol... şimdi aynı sözü sen de hakettin ve dangalaklık edip te o kelamı sahiplendin... yavrucuğum sen burada yokken ben buradaydım...
yokluğun ölümün diğer adıdır

User avatar
yasakresim
Kıdemli Üye
Posts: 889
Joined: 17 Jan 2005, 17:25
Location: İzmir-Tekirdağ
Contact:

Post by yasakresim » 10 Jul 2006, 18:13

baytunca wrote:Sen önce kendi imzanının içindeki (densiz cüretiyle yazdığın) ama çok ağır mecazi anlamı olan (bu da benden sana abi nasihatı olsun önce şu imzanı geri çek, oradan kaldır, sonra konuş...

baytunca wrote:örnek gösterdiğin dangalağın dangalaklığından daha beter dangalaklık yaptığının farkında ol... şimdi aynı sözü sen de hakettin ve dangalaklık edip te o kelamı sahiplendin... yavrucuğum sen burada yokken ben buradaydım...


Baytunca, bugüne kadar attığınız mesajlardaki lâkayt üslubu geçtim... Artık her mesajınızda yeni bir hakaret görüyoruz. Densiz, dangalak.. Bu ne yahu... Bundan önceki mesajlarınızdaki hakaretlere ses çıkarmadım fakat daha fazla azıtmaya başladınız. Siz hakaret etmeden hasbıhal etmeyi bilmez misiniz? Burada insanlar var, girip okuyup çıkanlar var. Burası dingonun ahırı mı? Siz hakaret edeceksiniz biz de seyredeceğiz. Bir de çay koyalım isterseniz. :evil:

Forumda, forum üyeleri arasından birine açıkça hakaret etmek gibi bir fiilin sonuçta bir cezası var.
Başlık silinecek ve baytunca da banlanacak. Tabii bu benim görüşüm. Benim haricimdeki diğer yöneticiler de aynı fikirde iseler elinde yetki olanlar gereğini yapsınlar.
::::::
Image
"Türk ulusunun, yürümekte olduğu ilerleme ve uygarlık yolunda, elinde ve kafasında tuttuğu meşale, pozitif bilimdir."
Atatürk, 1933

User avatar
sabır taşı
Kıdemli Üye
Posts: 1179
Joined: 26 Jan 2005, 18:32
Contact:

Post by sabır taşı » 10 Jul 2006, 20:10

meseleye yorum yazmadım...çünkü şiirden hiç anlamam...

User avatar
bir_zaman_aglayip
Kıdemli Üye
Posts: 142
Joined: 19 Jan 2005, 12:32
Location: Manisa
Contact:

Post by bir_zaman_aglayip » 11 Jul 2006, 00:21

Dangalalıklık sizin gibi çok şey bildiğini sanan, ham halat insanların yaptığı içi boş eylemdir...
Halk içinde bir deyim vardır "BİR ÜLKENİN TÜRKÜSÜNÜ YAZANLAR, O ÜLKENİN YASALARINI KOYANLARDAN DAHA GÜÇLÜDÜR" diye..
Siz kim oluyorsunuz da bu ülkenin türküsünü yazan, ve bir çok eseri Nesimi Çimen tarafından okunan koskoca bir ozanı ve onu sevenleri dangalaklıkla suçluyorsunuz...
Asıl dangalak siz ve sizin gibiler, bu sözlerdeki derinliği anlayaman yobazlar çok çıktı karşıma sizde bunlardan birisiniz o yüzden üzerinde durmayacağım pek...
Pir Sultan'ı, Nesimi'yi, Hallacı Mansur'u biraz okuyup araştırsaydınız söylediğiniz sözlerden utanç duyardınız...

Artık haddinizi aştınız....
Siteden üyeliğim silinsede umrumda değil...

Siz ki edebiyatla ilgilendiğini sanan, ama edebiyatın özünü anlamamış edepten uzak birisiniz...

Lütfen kendinize bir çeki düzen verin...

Siz bu sitede yokken, bizler şiirler bölümünde çok güzel paylaşımlar yaptık, siz gelince buranın tadı kalmadı, ama sizin gibiler beni bu siteden ayıramaz bunu böylece bilin......

Yüce Yaratıcının size EDEPLİ-EDEBİYATLI günler ihsan etmesini diliyorum sayın baytunca....
HA BEN SANA YOLLANMIŞIM, HA MUHAMMED MİRACA

User avatar
genex
Site Admin
Posts: 490
Joined: 15 Jan 2005, 19:46
Location: İstanbul
Contact:

Post by genex » 11 Jul 2006, 08:40

Bu mesajları silmek yerine ibretlik olarak kalmasının daha uygun olacağını düşünüyorum.

Locked