BU CAN KAPINDA ÖLECEK...

Moderator: Yöneticiler

Post Reply
baytunca
Kıdemli Üye
Posts: 520
Joined: 29 Jun 2006, 10:40
Location: ist.

BU CAN KAPINDA ÖLECEK...

Post by baytunca » 04 Dec 2006, 13:07

BU CAN KAPINDA ÖLECEK...

Bu can seninle çıkmadı mı bu yola,
yüreklerimizde sevdalar,
nikah kıymadılar mı,
kavli karar vermedi mi gözlerimiz,
ölümüne değil miydi sözlerimiz,
o halde yola çıktım akşamdan,
ölümü kucağımda taşıyacağım,
sana ulaşana değin,
sokmayacağım içime,
o da bilmez mi ey can,
yalnız ölünmez...

bu canın derdi sana varmaktır,
yol yıldızlar kadar uzak olsa da,
gönülün derdi var,
bilir ki çaresi sensin,
derdin adıysa sende onmak, son bulmak...

ne yağmur, ne bora sökmez bu yüreğe,
bu başa hasretin karı yağmış zaten,
everest'ten de görkemli,
soğuktur acıları tepemde,
sanki niye korkayım ki,
hani kerem korkmuşmu ki yanmaktan,
aslını bulmak için seyyah olmamış mı,
bulup ta cehennem ateşi ile dünyada,
yanmamış mı aslı için,
sanki mecnun çölde yalnız mı kalmış sanırlar,
her kum tanesi bir leyla iken,
yusuf susuzluktan mı ölmüştür kuyuda,
züleyhanın gözyaşları var iken,
geliyorum canımcan,
belki bir abbas yolcu kadar ağır ağır,
belki de,
bir ışıktan daha tez geleceğim,
hangisi olursa olsun sonunda,
sana varmak için düşmüşüm yola,
tükenmesine çıkmışım umrum mudur,
kalan ömrüm var, feda olsun yoluna,
daha ne ola...

acaba İstanbul daki çocuklar mı,
birleştiler Dersim'li çocuklarla,
güneşi mi söktüler yerinden,
yer yüzüne mi indirdiler,
karga tulumba,
bir kuşak sonra,
sevdanın karanlıklarına,
düşmemek için,
kırptılar da güneşi,
dirhem dirhem,
yoluma mı döktüler ışıklarını,
çocuklar beni anlayıp,
ve sana geleyim diye,
ve seni alıp ta döneyim diye,
karşı yola da,
sevenler mi indirdiler göklerden,
bütün yıldızları,
geliyorum da sevdiceğim,
düşlerimde nedense ışıklar,
apansız söndü,
kabullenmesin diye beni,
korkumun nefesinden söndrüldüler,
varsın olsun,
ben ümitlerimle yola çıkmışım,
dönersem namerdim,
İstanbul karanlığa gömülür zaten,
dönsem de sensiz sürgüne gönderir beni,
içimdeki çıkmazları uçarak aşıyorum,
sensiz yaşıyorum en kötü çıkmaz işte bu,
sana ulaşacağım en büyük ışık işte,
ümitlerim doludizgin kuşanmış,
kendi sürgünlerini bu büyük kentten,
kendi elleriyle çıkarmışlar içimde,
benden de önce,
madem böyle sevdiğim,
gönül benden de önce,
layık görmüyor sa bana sensizliği,
geliyorum en isteyerek verdiğim kararımla...

geliyorum,
ısınmak için anılarımı,
gözlerinin ateşiyle yakarak,
bir de ay yetişti ki dileklerime,
sol avcuma indi usuldan,
merhaba dedi,
hadi ona gidelim,
ve istersen şavkımı da,
Marmara'dan sağ avcuna al,
yolumuz uzak garip seven,
çabuk olalım...

geliyorum sevdiceğim,
çayda çıra nasıl oynanırmış,
anlayacak Munzur,
ve görecek Dersim Dağları,
dağ dediğin yumrukla nasıl delinir,
görecek herkes,
her aşkın hüsran olamayacağını...

seni seviyorum sarı çiçek,
ya hep içimde açacaksın,
ya da bu can kapında ölecek...

04.12.2006 Taşkışla/Taksim
Bayram Tunca 1956, Elazığ
yokluğun ölümün diğer adıdır

Post Reply