İSTANBUL BİR GÜNE BAŞLARKEN...

Moderator: Yöneticiler

Post Reply
baytunca
Kıdemli Üye
Posts: 520
Joined: 29 Jun 2006, 10:40
Location: ist.

İSTANBUL BİR GÜNE BAŞLARKEN...

Post by baytunca » 27 Mar 2007, 16:12

Güneş yırtmaya uğraşır,
sisli, yarı karanlık ufuğu,
sancı çeker bulutlar,
gebe bir kadın gibi,
ve ışık düşer sonunda istanbul'a,
asvaltın soğuğuna,
saplanır parıldar, bir bıçak gibi,
uyanmıştır varoşlarda yoksullar,
gece kondular,
toprak yollar,
apartmanlar,
villalar,
uyanmıştır,
denizin sesine aşık,
vapurun düdüğüne selam duran,
birbirinden görkemli yalılar,
uyanmıştır kalamış'ta,
bir tatlı huzur,
ve uyanmıştır tahtakale'de,
hamallar,
yoksul sofralarda zeytin tanesidir,
yarin gözleri,
tatlı dilidir sevgilinin,
yola cıkmadan önceki son anıma,
ve dem vurur şimdi dudaklarıma,
ılık ılık muhabbeti,
bir bardak sabah çayı olmuş,
içimi ısıtmışsındır,
ben dün geceden kalma,
sarhoşum sıcaklığından zaten,
kanım bugün dünden de koyu,
ve hızlı ayaklarım,
gözlerim kurt gözünden keskin,
aşkından da haydarpaşa'dan kalkan,
treni kucaklayıp,
gebze'ye taşıyacak kadar güçlüyüm,
biliyorum ki bugün de,
yine sen varsın diyedir bütün bunlar...

bir mevsim istanbul'un atmosferinde,
dört mevsimden karmadır,
denizin coşkun dalgaları,
ve martıların çığlığı,
yalnızlıklarına düşer,
dalgakıranların,
tuzu vapurun çelik gövdesini eritir,
marmaranın,
ve ben silerim hep,
paslanmasın diye,
bütün vapurları,
sen geleceksin de,
bilemem ya hangisiyle...

ellerimi uzatırım,
kulaç açarım,
boğaz köprüsü kalabalık,
fatih köprüsünün yükü daha çekilmez,
sen erken gelesin diye,
kulaç açarım,
kavuştururum iki yakayı kulacımda,
sen dünyanın bütün ağırlığı olsan,
hadi gel,
at ilk adımını sağ elimin parmaklarına,
kolumun üstünde,
bir zarif balerin gibi yürü,
bil ki öte yakada gönlüm seni bekliyor,
gül sarayı olmuş ofisin,
taşırım seni oraya dek,
yorulmam, hiç yorulmam,
yeter ki ayrılığın ağırlığını,
alma yanına,
bir beter düşerim marmaraya,
kahrımdan batarım,
dünyanın en kaynar,
orta yerine değin gömülürüm...

ortaköy'de, sahil sensin,
balıkçı teknelerinde,
düşlerimin,
balıklardan çok kalabalık,
tora düşüşüdür gözlerin,
ve yüreğimin zaafı ki,
her yanındır,
ahmaklık ta saysalar sana gelmeyi,
öğlen yemeğinde iken sen,
masandaki tuzluk olurum,
bardağındaki suyun olurum,
yemek sonrası,
sigaranın dumanı olurum,
marmaranın sisine biraz kabalık olsa da,
sigaranın dumanı,
yoktur yarim,
bilirim yoktur, imanı,
akaretler yokuşunun,
seni uyandıran sarsıntısının,
ne de maçka'dan sonra ki,
yalnızlığımın vadisinede,
hadi gözlerini sevdiğim kadın,
uyan artık,
sensizliğimi kendimle,
homojen bir yeni kendim yapmak,
benim, bu şairin işidir,
gözlerini unutup, unutmamak ise,
senin ihsanındır bana,
bugün gözlerini,
yakama tak giderken,
onları işleyeyim,
hasretlerin sığmıyor,
gönül atölyeme,
ne tablolar yaptım acılarımdan,
hepsi hüzün renkli,
ne heykeller diktim,
yürek ülkemin tüm sınırlarına,
hepsi de benim gibi,
biçare ve boynu bükük,
bari bırak ta,
bari bugünlük te olsa,
gözlerini bırak ki,
yeni bir uğraşım olsun benimde,
avare aşık demesinler görenler,
gökten güneşi indirmiş olursun yanıma,
evrenin en güzel tacını sana yapayım diye,
bırakma beni canım avare,
n'olur, bırakma, bırakma...
çok insanın düşlerinde, hayallerinde,
ve çok yoksulun hatta rüyalarında,
nice zenginlik durur,
nice zenginlikleri de katmerli,
katmerli olasun diye düşlenirken,
bir bana en büyük zenginlik sensin,
yaşama maksadımsın çünkü...

eğer istemem dersen,
ne taç,
ne saray,
izin ver de gözlerinle,
istanbul'u ısıtayım,
bu da yetmez,
bu da bakışlarımı haketmene,
yetmez dersen,
afrika'nın açlarını doyurayım,
istersen gözlerinden...

27.03.2007 TaşkışlaTaksim
Bayram Tunca 1956, Elazığ
yokluğun ölümün diğer adıdır

Post Reply