SORMA TOPRAK...

Moderator: Yöneticiler

Post Reply
baytunca
Kıdemli Üye
Posts: 520
Joined: 29 Jun 2006, 10:40
Location: ist.

SORMA TOPRAK...

Post by baytunca » 11 Nov 2008, 15:25

Sorma toprak sorma
halimizi, derdimizi
ikimizden yeşiller sıtkını sıyırmış
son zakkum kan kustu şimdi
sorma halini yeşilin
ormanlarımız yandılar bütün
kerem yurdunda
her bir dal diken üstünde
sefamız kalmadı
kaktüssüz çölüz ikimiz birden
vahalarda kum fırtınası
mezarlıklara dönmüş
su hiç uğramamış
hiç olmamış gibi
sevdaya giden mecnun yurdu
çölü bezirganda
unutmuş kıtlığı
develerin çıngıraklarında
bir kıtlık tınısı
vurur ıssızlığın bağrına
sesler kendini çarpar kendine
bir başka adı
ölümün işte
cansızlığın canına okur
haykırışları asar cellat olmuş
harami kıtlık
kervan kervan
kumlar ağıt yakıyor
mecnun
leyla yüreğinin
boşluğunda uçuşur
sorma toprak
nefessiz kaldı zerre
hümüs kendiyle beslenir
ölüme direnirken
başağın
kılçığı batmış gözüne
sarı buğday
son nefesinde gayri
çeşme başlarını
tutmuyor mekan
karac'oğlan
kuru çeşmede
elifsiz kalmış
çukurova bayramlığın çıkarmış
ak pamuklar
kara şifli
zindan uyur kozalarda
kefen bezi eylemiş
göz aldığınca
ölmüş tarlalar
siloların sesi
boş teneke sesinden
gök kara tahtadır
sorma toprak, sorma
yoksulluk bir dev
yedi başlı ejderha
aç geberip git
diye yazıyor gün ışığına
bahtsız kanatlar
süzülmüş yere
kuşların umutları
kanatların ağırlığından
daha ağır umutsuzluk
kelepçelerine takılmış
hele turnalar
katar katar
göçü ölüm bilirler
haberlerin altında inler
yer çekimsiz
sevdalıya söylenmemiş her söz
sürüdür kurtları otlatan
çobandır
ağanınnın ağası artık
ne kepenek altında
uykusuz zaman
ne gecenin
zümrüt renkli
üstüne örttüğü yıldızlar
umurundadır artık
kavalının adını
sur düdüğü koysunlar
vay zalim yoksulluk
vursunlar seni
yetmiş yerinden
vay garip başım
çektiğin ağrılara
sarsınlar
gözlerini o yarin
bakışlarındandır bir
yeşillerim
düzgün baba türbesinden
ellerime yakılmış
su susuz kaldı
deniz kızamık döktü
çay dem tutmaz
kurbağa boku
larvaya gebe
kuvak kuvak
mil içinde
küllüm kayıp
türemesi yeşilin
kayıp suların
yeşillendirdiği
yerlerinde, izlerinde
bir derin uçurum var şimdi...

sorma toprak sorma
yarsız kalmak benimkiside
yeşillerimizi yakmak
ölümden önce
renksiz bırakmak
güneşi
silmek gök kuşağını
altından
muratsız bir arzu geçirmek
kamberin
kirpikleriyle
kaktüs dikeninin
yanık yerine asmaktır
her arzumuzu
hümüsünün yanığına göm beni
gel sende benim
yüreğimin
kızıl gezegen yerine gömül
bu dünya bize göre değil
yeşillik suların mahkemesinde
kaybetti davasını
elleri kolları bağlı
akan suların yerinde
yatakları durur çağıltıların
hesabı cehennemde
bir sorguda şu anda
yangınlar yarısız infazda
idamı var kara sevdam içinde
bugün yeşilin
sorma toprak sorma
ne sen benim halimi
nede ben senin
gel sarılıp
kan kızılı ağlayalım
azrailin geldiği ana kadar...

11.11.2008 Taşkışla/Taksim
Bayram Tunca 1956, Elazığ
yokluğun ölümün diğer adıdır

Post Reply