Post
by yasakresim » 03 Jan 2007, 21:46
Bu konuda başka yerlerde Gencebay'a toz kondurtmam ama, burada biz bizeyiz madem...
1- Orhan Gencebay 62 yaşındadır. Bu yaşta olması onun "canlı şarkı söyleyemeyeceği" anlamına gelmez. Erkin Koray, Cahit Berkay, Erol Büyükburç, Erol Evgin vs.vs... Gencebay ile aynı kuşakta, aşağı-yukarı aynı yaşta olan çok insan var ve hâlâ babalar gibi şarkı söylüyorlar.
Yani yaş tek başına bir savunma olarak ileri sürülemez.
2-Orhan Gencebay şarkı sözlerini unutmaktadır. Özellikle playbacklerde çok fazla senkronizasyon hatası yapmaktadır.
Bu durumu gizlemek için, playbacklerde çoğu zaman eliyle ağzını kamufle etmektedir. Fakat, ekranda bu hareketlerinin zannettiğinden çok daha fazla sırıttığını bilmiyor herhalde. (Tabii bizi ekran başında kahrettiğini de.)
3- Orhan Gencebay evinde saatlerce bağlama çalıp söylecek nefese sahiptir ama, sahnede bir şarkı icra etmek, evde rahat rahat çalıp söylemeye benzemez. Orhan Gencebay sahne performansı sergileyecek nefese sahip değildir. Bu yüzden stüdyo sanatçısıdır. Stüdyoya girer, sesini makyajlar, albümünü yapar.
Bu durum bizim ona duyduğumuz sevgiyi en ufak derecede azaltmaz. Çünkü biz, stüdyoya kapanıp deryadan damlalar şeklinde bize sunduğu o albümler ve o harika müzik ile sevdik onu. İster stüdyoda elden geçirmiş olsun, ister canlı canlı bağlamasına eşlik ederken olsun, onun sesini her şekliyle sevdik, onun sesindeki duyguyu başka seste bulamamanın zevkini yaşadık, yaşıyoruz, yaşayacağız.
O yüzden kuru Gencebaycılık yapıp fanatizm refleksiyle bu sözlerime tepki duyulması yersizdir.
4-Orhan Gencebay önemli bir kalp operasyonu geçirmiştir. Bunun sesine yansıması (sürece bakarsak) son albümlerinde açıkça gözlenmektedir. Bunun etkisi inkâr edilemez. Kendi de bunun farkındadır.
5-Sahne tecrübesi eksikliği. Her haliye, her mimiğiyle, her davranışıyla Orhan Gencebay'da bunun eksikliği görülmektedir. Bu işler film setlerinde konser vermeye benzemez. Başkalarının arkasında bağlama çalmaya benzemez, sahneye çıkmak o demek değildir.
Tüm bunların farkında olan Orhan Gencebay, "canlı konser vereceğim" diye La Fontaine masalları anlatacağına, çıkıp B.Ersoy ile (güya) düet yapıp onun yanında ele güne karşı sindirileceğine, bir yandan "boğazım iyi değil" diye boğazını tutup diğer yandan eliyle ağzını kapayacağına, bu güvensizliği sergileyeceğine, bu curcunadan kurtulup artık sine-i sanata dönmelidir. Kendini enstrümantal müziğe vermelidir. Yaş itibarıyla zamanı da gelmiştir. En verimli olması gereken çağlarını Yürekten Olsun, Yargısız İnfaz gibi albümlere harcamaktadır. Değer mi? Değdi mi?
Bu yolda çok başarılı olacağına, hayatında yeni bir sayfa açılacağına, kafasındaki şeyleri, hayalindeki müziği daha rahat yapacağına eminim.
Popülist etkilerden, sanıyorum ki, ancak böyle kurtulabilecektir. Artık bunu tek çare olarak görüyorum.
Ve Orhan Gencebay hep bahsettiği ve aradığı özgürlüğü asıl enstrümantal müzikte bulacaktır diyorum.
Ama etrafında "baba ne yapsan haklısın, aslansın kaplansın" diyenler oldukça daha çooook böyle albümler dinleriz. Yeni albüm bekler dururuz, hayatta başka gayemiz kalmaz. Ferdicilerden Müslümcülerden, onların içinde bulunduğu hayran psikolojisinden farkımız olsun. Gencebaycılar size söylüyorum, efsane darbe üstüne darbe yiyor. Bu süreç Klâsikler-1'den beri devam ediyor. Özellikle 2000ler'de artık önlenemez biçimde hızlandı. Çaresizce seyrediyoruz sadece bu süreci................
::::::
"Türk ulusunun, yürümekte olduğu ilerleme ve uygarlık yolunda, elinde ve kafasında tuttuğu meşale, pozitif bilimdir."
Atatürk, 1933