Her hazan geldiğinde,
daldaki kuru yaprak,
nasıl ayrılırsa yerinden,
hep başk bir yere düşerse,
ve nasıl ki diyorsak,
hava dün güneşliydi,
bugün ise yağmurlu,
dünkü birlikteliğimizde,
avuçlarımız terlemişti,
yüreğimiz kıpır kıpır olmuştu,
bugün ise,
ıslanmışız ikimizde,
baştan tırnağımıza değin,
nedensiz,
gözyaşlarımız şakaklarımızı,
ılık ılık yalar süzülür de,
içimizde yıkıldığını görürüz,
umuda kurulmuş köprülerin,
çamurdan çıkılmaz olduğunu,
bütün yolların,
ve biliriz ki yarın,
sis düşecektir,
içimizdeki dünyaya,
güllerde damla damla,
ağlayacaktır,
kanatlarında ki,
pullar dökülecektir bir bir,
kanatları kırılacaktır,
içimizdeki sevda kelebeğinin,
kısa ömrü daha da kısalacaktır,
bize ne oldu bebeğim,
seviyorken birbirimizi,
birbirimize,
uyku kadar gerekli,
solumak kadar gerekli iken,
aşktaki ışığı ve ateşi,
reddeder olduk,
birbirimize sormadan,
ölümü davet etmek değil midir bu,
ve bu gidişle,
ikimizde biliyoruz ki,
zaman en gerekli fırsat,
ve de bir kez ele geçer,
pişmanlıklara,
geri dönüşlere aldırmadan,
yürür yoluna,
tutup getiremezsin geri,
olduğun yerde kalırsın...
kar düşer öbür gün,
geceden yolları kapar,
örter üstünü kalan umutların,
ayrılık çığ olur,
geçit vermez sonraki sabahlarına,
belki ben seni bahara dek,
beklerim aç bir kurt gibi,
doymak için sana,
tipilerde dolaşırım dağları ama,
çok korkuyorum çok,
sen beni unutursun diye,
gözlerinden anladım,
aklından geçen bu idi,
göz bebeklerine düşmüştü dünden...
ben seni,
bir ümit bıraksaydın eğer,
yarınlarıma,
bir bahar değil,
ömrümün bütün baharları,
hatta bütün ömrümün dört mevsimlerinde,
beklerim, unutamam,
bu güne kadar ki her baharımın,
çiçekleri sendin,
saçlarının dalgasıydı esen yel,
yazlarımın,
güneş sıcaklığıydın,
gözlerinle,
hazanlarımın yağmuruydun,
gülüşünle,
kışlarımda,
gönlümün kardan gelinlik giymiş,
özlem geliniydin sen koyup gittin,
bu da nedensiz...
artık ağarmış saçlarıma,
kafa tutamaz oldu başım,
cevabını bulamadım gidişinin,
veremedim yüreğime karşılığını,
şimdi her kış mevsimi,
ilk düşen kar tanesi soruyor hep,
sen eskimolar ile,
kartopu oynamaya mı gidersin,
bana nisbet ederce de,
ben yağarken dönersin buraya,
vay başına gelen, vay haline,
donmuşsun hadi gitte,
sevdiğin ısıtsın seni,
yoksa benden beter olacaksın,
ve ulu dağlar da tasdik ederler,
deryalar da,
derler ki,
ulu dağların kaderidir,
tepesine kar üstüne kar düşer,
deryaların çok derin olmasıdır,
en dibindeki canlının,
deryanın üstündeki dünyaya,
dalgaya özlemi
hani bizim derdimiz belli de,
seni başın neden ki,
hep karlıdır,
yüreğin deryanın dibinden de,
derin,
derdin görünmez,
özlemlerin çıkamaz içinden,
yoksa, sen sevdalı mısın,
hem sevdalısın,
hem de yarinden mi ayrısın...
14.12.2006 Taşkışla/Taksim
Bayram Tunca 1956, Elazığ
BİR DERYANIN EN DİBİ DİR AYRILIK...
Moderator: Yöneticiler
BİR DERYANIN EN DİBİ DİR AYRILIK...
yokluğun ölümün diğer adıdır